Küçük Zaman: Day 5

Sunday, February 25, 2007

Day 5


Sonra yazdım, yazdım, yazdım. Ardından tekrar yazdım. Silgi silmekten, kalem yazmaktan yoruldu, ben yorulmadım. Delik deşik kağıtlar, delik deşik duyguları yansıtıyordu bir ara. Buruşturup çöpe attım. Ama hislerimi atmak o kadar olmuyordu. Ne onlar gitmek istiyordu, ne de ben, diğer yandan onları fırlatıp, atmak. İkilemlerden oldum olası nefret etmişimdir, hala ediyorum, edicemde. Bir sayısını o yüzden seviyorum. Neyin yada kimin başına bir getirsem, o ya kesin, ya da tek oluyor. Bir kişi, birşey, bir yer yada sadece bir. 'Bir dakika arkadaşım' ın konumuzla hiç alakası yok, karıştırmayalım.

Sancılı bir doğumla dünyaya geldiğimi öğrendiğimde, kendimden utanmıştım. Anneme bu kadar acı çektirmek, acaba gerçekten hakkımmıydı? Merak ediyorum, bebeken aklımdan neler geçiyordu? Yoldaki insanları, arabaları görürken, onlar hakkında neler düşünüyordum? 'Her tarafta uzun yaratıklar var, dev gibiler. Çok hızlı giden şeyler, içinde insanlar, sürekli koşuyorlar, sürekli konuşuyorlar. Elimde olmayan bir bağlılık sonucu yanından ayrılamadığım kadın. Kim olduğu hakkında bir fikrim yok, ama diğerlerinden farklı'. Çirkin bir bebektim. Hala öyleyim, hem çirkinim, hem de bebek. Ağlıyorum, sızlıyorum, ısrar ediyorum, bağlanıyorum. Sadece artık ateş görünce 'evet bu sıcaktır, dokunmamalıyım, cıs olur elim' i kendim tahmin edebiliyorum. E o kadar da farkımız olmalı.

Eskisi gibi olmadığımı hissediyorum. Daha bir yavaş, daha bir sessiz, sakin. Ama sanırım, bunun eski veya yeni ile bir ilgisi yok. Ne dinlediğim ile ilgili. Sessiz bir ortamda, bu kelimeleri sıralayabilirmiyim emin değilim, denemedim. Uzayda tüpsüz kalmak gibi birşey, müziksiz kalmak. Evet, güzel benzetmeydi, kesinlikle öyle.

*Senden nefret etme hakkımı kullanıyorum.


0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home