Küçük Zaman: Day 2

Friday, February 23, 2007

Day 2


Parlayan güneş, varlığını belli edercesine çatlak camdan, göz bebeklerime yansıyordu. Zamanın geldiğini belgelermişcesine bir günaydın mesajı. Uzun zamandır saate bakmıyorum. Hala aynı yavaşlığıyla ilerlediğinden eminim. Hafif kırgın sırtım, yorgun ayaklarım ve hepsinden kötüsü, çatlak bir kalbim vardı arda kalan, yaşananların ardından. İnsan vücudunda en fazla ne kadar gözyaşı üretilebilir? Emin olun çok fazla. Deriniz buruşana kadar ağladığınızı düşünün. Yada neyse, düşünmeyin.

Kovalamaca. Hayat bir kovalamacadan ibaret. Hep daha iyisi olma çabası, hep daha zengin olma çabası, hep en güzel kızı becerme çabası. En öndeki tüm koltukların, ben dünyaya gelmeden kapıldığı bir yer burası, tozlu ve rutubetli. Hani derler ya 'ne sikimdirik yer burası'. Güzel tabir, aynen katılıyorum. Nefes almaktan utanıyorum. Kaçıyorum ardından, belki yetişemezler, bulamazlar, en azından bir süre kendi kendime yeterim. Nafile, son teknoloji insan bulur radarları ile ensemdeler. Böyle şansın içine etmem lazım. Ettim.

Sonra bir kapı çalar. Sağdaki yada soldakini seçme zamanın geldiğinde, sağdakini seçersin. Soldaki nin olma ihtimali yok. Olmaz soldaki. Sağdaki daha güzel, daha cici.




0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home